Amerikan Rüyası mı ?- Nomandland
93.Oscar Ödül Töreninde 'En İyi film', 'En iyi Kadın Oyuncu', 'En iyi Yönetmen', 'En İyi Uyarlama Senaryo','En iyi Görüntü Yönetmeni' ve 'En iyi Film Kurgusu' olmak üzere toplam 7 Dalda Aday olan Nomadland’ı konuşalım mı ?
Yönetmen Chloé Zhao’in senaryosunu da kaleme aldığı ‘Nomadland’ aslında bir roman uyarlaması. Jessica Burder’ın kaleme aldığı eser ‘Nomadland: Surviving America in the Twenty-First Century’ ismi ile 2017 yılında raflarda yer aldı. Daha önce ‘The Rider’, ‘Songs My Brothers Taught Me’ gibi filmlerin yönetmenliğini yapan Chloé Zhao’ın çok ses getiren bu yapımını biraz daha yakından inceleyelim.
Tüm dünyada
oldukça fenomen bir inanç vardır.Bu inanç Amerika’nın fırsatlar ülkesi
olduğudur. Ülkelerinde iş bulamayan kitlelerin,kaliteli bir eğitim almak isteyen
gençlerin özellikle tercih ettiği ülkelerin başında Amerika ilk sıralarda yer
alır. Bu güzellemelerin yapılmasının en etkili sebeplerinden biri olan Hollywood’un
ülkeyi bir ‘Hayaller Ülkesi ‘olarak lanse etmesidir. Peki; Amerika sahiden bu
kadar janjanlı mı ?
‘Nomadland’
hepimizin bu algısını yıkacak bir pencereden gerçekleri yüzümüze tokat gibi
çarpıyor.Hepimizin o şatafatlı olarak bildiğimiz Amerikan insanlarının
gerçek problemlerinin aktarıldığı bu yapımı izledikten sonra fikrinizi ister
istemez değiştirecekseniz. Nomadland, 2008 yılı yaşanan ekonomik krizinin bireylerde
olan etkisini anlatır.
Fern’in yolculuğu
Fern,kriz
sonrası işini kaybeder. Emekli
olması takdirde yeterli ücrete sahip olamayacağı için çalışmak zorunda kalır. Eşini
de kaybetmesinin izlerini üzerinden atamayan Fern(film boyunca evlilik yüzüğünü
hiç çıkarmaması ve Dave ile muhtemel birlikteliğini reddetmesi)’in gidecek bir
yeri yoktur.
Kendisini ‘homeless’(yersiz-yurtsuz)değil
bir ‘houseless’(ev sahibi olmayan )olarak adlandırır. İkisi aynı şey değildir. Minibüsünü
bir karavana çevirir ve yollara düşer. Çıktığı yolculuklarda iş buldukça çalışır.
(Emeklilik
yaşına gelen bir grup insanın, işlerde çalışması düşündüğümüz ‘Amerika’
protitipine oldukça terstir.)
Fern,yolculuğu
esnasında bir grup insanla tanışır.
Aslında 60+ yaş üstü birçok Amerikalı tıpkı kendisi gibidir. Tanıştığı
insanlarda benzer travmalar yaşamışlardır. Kimisi evladını/eşini kaybetmiştir
kimisi ise borç içerisindedir veya ölümcül hastalığa sahiptirlerdir.
Ortak kadere
sahip olan bu Amerikalılar, karavan yolculuğu ile aslında bir kaçış halindedirler.
Tesellileri ise yalnız olmamalarıdır. Herşeye rağmen yol uzundur ve gidecek
yeni rotalar vardır. Nihayetinde hayat
devam ediyordur
Fern’in film boyunca mavi ve tonlarını tercih ettiğini görürüz. ’Özgürlük’ün rengi olarak bilinen bu renk tam da Fern’i anlatır.Film boyunca ayakları yere sağlam basan ve tek başına tüm zorlulukların üstünden gelmeye çalışan güçlü bir kadın profili izleriz. Yerleşik hayatı reddetmesi ile Fern karavan yolculuğuna devam eder.
Kısa bir not
Fern (Frances
McDormand) dışındaki karakterler kitapta yer alan gerçek kişilerdir. Kendi
yaşamlarına hayat veren bu karakterler, izlerken ‘belgesel’ hissi yaratır.
Amerika
çöllerinde geçen,enfes gündoğum-günbatımı manzaraları ile göz kamaştıran ve
müzikleri ile sizi içine çeken bu filmi Oscar’ı hak ediyor.
Bakalım ‘Nomadland’
kaç heykelcik alacak ?
Oldukça
merak diyorum .
Sizin de
görüşleriniz nedir?
Okuduğunuz için teşekkürler !
Post a Comment